İstanbul, 26 Eylül 2023 tarihinde, saat 14:37’de meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Depremin merkez üssü Şile açıkları olarak kaydedilirken, bu olay Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinde yaşayan milyonlarca insanı endişeye sevk etti. İstanbul’un kritik bir fay hattı üzerinde yer alması, deprem korkusunu geçmişten günümüze her daim canlı tutmuşken, bu son sarsıntı, beklenen büyük depremin kalkış noktası olabileceğine dair endişeleri tekrar alevlendirdi. Ancak uzmanlar, bu depremin aşağıdaki gibi bazı önemli noktalara dikkat çekiyor:
Uzmanlar, İstanbul'da meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depremin, beklenen büyük İstanbul depremiyle aynı kefeye konulmaması gerektiğini vurguluyor. Dört büyük fay hattının bir araya geldiği bir şehirde yaşayan halk için, Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’daki depremler oldukça önemli. Ancak, bu son deprem, sadece fay hattının üzerinde biriken enerjinin bir kısmının serbest kalması olarak değerlendiriliyor. Özellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Amerikalı sismologlar tarafından incelenmesi ise bu olayın detaylarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor. Bu süreç, İzmit depremi, Düzce depremi gibi büyük sarsıntılara neden olan enerjinin hala mevcut olduğu anlamına geliyor.
Fay hattı üzerinde biriken enerji, depremler için kritik bir noktadır. Vaktinde yaşanan büyük sarsıntılardan sonra, faal olan fay hatlarının ne zaman ve nerede harekete geçeceği merak konusu. İstanbul'un fay hattı üzerinde yer alması, şehrin sürekli bir risk altında olduğunu gösteriyor. Uzmanlara göre, bu tür orta büyüklükteki depremler, fay hattındaki enerji birikiminin doğal bir tahliye mekanizması olarak işlev görüyor. Yani, büyük depremlerden önce eğilimli olan sarsıntılar, İstanbul için bir hazırlık ve yeniden yapılandırma süreci başlatabilir.
Son günlerde yaşanan sarsıntıların ardından, şehirde yaşayan vatandaşların daha hazırlıklı olmaları gerektiğinin altı çiziliyor. Deprem bilinci ve afetlere hazırlık oldukça önemlidir. Yerel yönetimlerin ve uzman kuruluşların, halkı bilinçlendirmek için atacakları adımlar, gelecekte daha büyük sarsıntılara karşı bir nevi sigorta gibi olacaktır. İstanbul’da deprem sonrası yapılan çalışmalara, binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve altyapı geliştirme projeleri eklenmeli. Bu noktada, yapıların depreme dayanıklılığıyla ilgili denetimler daha sıkı hale getirilmeli.
Sonuç olarak, İstanbul’da meydana gelen bu son deprem, beklentilerin ötesinde bir durum ortaya koyuyor. Beklenen büyük deprem henüz gelmiş olmasa da, bu tür sarsıntılar, fay hattında biriken enerjinin her an serbest kalabileceği gerçeğini hatırlatıyor. Şehrin yönetiminden, vatandaşlarına kadar herkesin bu konuda dikkatli olması ve gerekli önlemleri alması hayati bir önem taşımaktadır. Afet hazırlığı, yalnızca bireysel değil kolektif bir bilinçle hayata geçirilmelidir. Yaşanan her sarsıntı, geleceğe dair bir ders ve hazırlık sürecinin başlangıcı olmalıdır.