İstanbul, tarihsel ve kültürel zenginlikleri, dinamik nüfusu ve benzersiz coğrafyasıyla Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri. Ancak, kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili yaşanan sorunlar, şehrin geleceği için ciddi tehditler oluşturuyor. 21. yüzyılda hızla artan nüfus, eski yapılar ve altyapı sorunları bir araya geldiğinde, İstanbul'un karşılaştığı kentsel dönüşüm çıkmazı dikkat çekici bir durum haline geliyor. Özellikle son yıllarda yapılan projeler, beklenen toplumsal faydayı sağlayamamakta ve şehirdeki sakinlerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Kentsel dönüşüm, eski veya riskli yapıların yeniden inşa edilmesi, çevre düzenlemeleri ve yaşam alanlarının modernize edilmesi süreçlerini kapsar. İstanbul gibi mega şehirlerde, bu dönüşüm ihtiyaçları özellikle ön plana çıkmaktadır. Depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, altyapının güçlendirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması gibi nedenler, kentsel dönüşümün gerekliliğini ortaya koyuyor. Ancak bu projelerin kötü planlama, yetersiz bütçe veya şeffaflık eksiklikleri nedeniyle istenen başarıyı yakalayamaması, şehirdeki dönüşüm çabalarını sekteye uğratmaktadır.
Son yıllarda İstanbul'da gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri, genellikle büyük inşaat şirketleri tarafından yönetilip, kamu yararı göz ardı edilerek yürütülmektedir. Hal böyle olunca, bu projelerin çoğu, toplumsal ihtiyaçları karşılamak yerine, ticari kazanç odaklı hale gelmiştir. Dönüşüm projeleri sırasında sahipleri verimsiz süreçlere maruz kalmakta, hak sahiplerinin pek çok mağduriyeti gündeme gelmektedir. Ayrıca, projelerin lokasyonları, sosyal doku ve komşuluk ilişkileri gibi unsurları yeterince göz önünde bulundurmamakta, bu da kentsel yaşamı olumsuz etkilemektedir.
Bunun yanı sıra, yapılan projelerin çoğu, yalnızca inşaat sürecine odaklanmakta, sosyal hizmetler ve yeşil alanlar gibi yaşam standartlarını arttıracak unsurlar ihmal edilmektedir. Örneğin, tamamlanan projelerin üretmiş olduğu yeni konutlar, çoğu zaman mevcut fiyat aralığında kalmakta, dar gelirli kesimler için ulaşılmaz hale gelmektedir. Ayrıca, daha önce yaşayan yerel halkın, yeni konut alanlarına entegrasyonu yeterince sağlanamamaktadır. Bu sorunlar, İstanbul'un sosyal dokusunu zayıflatırken, şehirdeki düzenli ve sağlıklı bir gelişimi de engellemektedir.
İstanbul’da kentsel dönüşümün en çok tartışılan projelerinden biri de “Kentsel Dönüşüm Yasası” çerçevesinde gerçekleştirilen Bağcılar, Ümraniye ve Zeytinburnu bölgelerinde hayata geçirilen uygulamalardır. Bu projeler, modern konut birimleri inşa etmeyi amaçlamakta ancak aynı zamanda sosyal eşitsizliklere yol açmaktadır. Projelerin, yerel halkın katılımı yok sayılarak, sadece inşaat odaklı ilerlemesi, kentsel dönüşümün ruhuna aykırıdır. Tüm bunların sonucunda, kentsel dönüşüm projeleri çoğu zaman sadece “sözde” dönüşüm olarak kalmaktadır.
Sonuç olarak, İstanbul'un kentsel dönüşüm sorunları, şehrin gelecekteki sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditler barındırmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, yerel yönetimlerin halkla daha fazla işbirliği yapması, proje süreçlerinde şeffaflık sağlaması ve sosyal ihtiyaçları göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, İstanbul'un kentsel dönüşüm hikayesinin sonu, kalıcı bir dönüşümden ziyade kalıcı sorunlar haline dönüşebilir.