Son yıllarda dünya genelinde yaşanan jeopolitik çatışmalar, özellikle Suriye üzerindeki velinimetlerin ve güç mücadelelerinin merkezine Rusya'yı ve Suriye Devleti Başkanı Beşşar Esad'ı yerleştirdi. Putin, Esad'ın iktidarını sürdürmesine yönelik desteğini sürdürürken, aynı zamanda uluslararası arenada Suriye'nin geleceği ile ilgili önemli stratejik adımlar atıyor. Peki, Rusya'nın Suriye'deki bu tutumu ne anlama geliyor? Putin, Esad’ı neden terk etmiyor ve bu durum Suriye'deki siyasi durumu nasıl etkileyecek?
Başta Birleşik Devletler olmak üzere Batılı güçlerin Suriye’deki müdahalesi, Putin'i güçlü bir müttefik olarak öne çıkardı. Suriye iç savaşının patlak vermesiyle birlikte, Esad rejimi büyük bir zorunluluk altında kalmıştı. Rusya, Esad'ı koruma ve Türkiye gibi komşu ülkelerle olan ilişkilerini yönetme açısından kritik bir rol üstlendi. Bununla birlikte, Putin’in Esad'a olan desteği kısa vadeli bir strateji değil; aksine uzun vadeli bir planın parçası. Rus lider, Suriye'nin içindeki kaosu kontrol altına alarak, bölgede kalıcı bir etki yaratmayı hedefliyor.
Putin’in stratejik ortaklığına atıfta bulunmak, yalnızca askeri destekle sınırlı değil. Enerji politikalarından tarım, kalkınma projelerine kadar geniş bir yelpazede Rusya'nın Suriye ile olan ilişkileri derinleşiyor. Abidevi petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip Suriye, Putin'in Orta Doğu'daki enerji politikalarında ciddi bir yer tutuyor. Bu bağlamda, Esad rejimi için sağlanan destek, Rusya'nın bölgedeki etki alanını genişletme çabası olarak algılanabilir.
Putin’in Esad’a desteği, Batı ülkeleri ve özellikle ABD tarafından yoğun bir eleştiriyle karşılanıyor. Suriye'deki insani kriz ve insan hakları ihlalleri, Rusya'nın uluslararası imajını zayıflatıyor. Ancak Putin, bu tür eleştirileri göğüsleyerek, Suriye'deki stratejik hedeflerinden vazgeçmiyor. Uluslararası alanda sağlanan tepkilerin büyük bir kısmı, aslında Rusya’nın Orta Doğu üzerindeki güç mücadelesinin bir parçası olarak yorumlanıyor.
Diğer yandan, Esad’ın iktidarının sürmesi, Putin için ciddi riskler de taşıyor. Esad’ın yönetimindeki insan hakları ihlalleri ve Suriye’deki iç savaşın bitmemesi, Rusya’nın uluslararası arenadaki konumunu zedeleyebilir. Hatta bu durum, Rusya’nın kendi ulusal güvenliğine yönelik yeni tehditler oluşturabilir. Batılı ülkelerin yapacağı yeni yaptırımlar, Rus ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yapabilir.
Putin’in, iç politikadaki zorluklarını aşabilmek için uluslararası arenada daha fazla muhalefetle karşılaşacağı öngörülüyor. Suriye’deki belirsizlikler ve askerî harcamalar, Rusya’nın iç mahreçli meselelerine yansıyabilecek bir borç yükü oluşturuyor. Ancak Putin, bu riskleri göz ardı ederek, Suriye'deki kontrolü sürdürmekte ısrar ediyor. Esad’ın düşmesi, Rusya’nın Orta Doğu’daki etkisini kaybetmesi anlamına gelecek; bu nedenle Putin’in Esad’a olan desteği, sadece bir müttefike olan sadakatin ötesinde, Rusya'nın jeopolitik çıkarlarıyla doğrudan ilişkilidir.
Özetle, Putin’in Esad’a olan sürekli desteği, birçok karmaşık dinamiği içinde barındırıyor. Uluslararası arenada yaşanan değişimler, iç politikadaki zorluklar ve stratejik hesaplar, Rusya'nın Suriye konusundaki tutumunu doğrudan etkiliyor. Her ne kadar Putin, Esad’ı terk etmese de, önümüzdeki dönemde Suriye’nin geleceği ile ilgili belirsizliklerin ve uluslararası baskının artması, bu stratejik ortaklığın dengesini sarsabilir.
Sonuç olarak, Putin ve Esad arasındaki ilişki sadece bir güç gösterisinden ibaret değil; bu, pek çok ülke için güvenlik, enerji ve jeopolitik çıkarlar açısından da büyük önem taşıyan bir denge unsuru haline gelmiştir. Dolayısıyla, Suriye’deki krizin nasıl şekilleneceği ve Putin’in bu konudaki tutumunun ne şekilde evrileceği tüm dünyanın dikkatle takip ettiği bir konu olmaya devam edecektir.