Son günlerde artan sahte medyum vakaları, hem mağdurlar hem de toplumsal güven açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Dolandırıcıların, insanların inançlarını sömürerek haksız kazanç sağladığı bu durumlar, oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay, bu tür dolandırıcılıkların ne kadar ciddi boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne serdi. Birçok mağdur, sahte medyumun kapılarına dayandığını ve korku dolu anlar yaşadıklarını ifade ettiler. "Üzerinde büyü var!" diye bağıran bu dolandırıcı, mağdurlarını tuzağına çekmekte oldukça ustaydı.
Üzerinde büyü olduğunu söyleyerek kapıya dayanmak, sahte medyumların en çok tercih ettiği taktiklerden biri. Bu yaklaşım, insanların geleneksel inançlarını ve korkularını kullanarak onları manipüle etme amaçlıdır. Korku, birçok insanın mantıklı düşünmesini engelleyebilir ve dolandırıcıların istediği atmosferi yaratır. Ancak dolandırıcıların sunduğu çözüm önerileri, genellikle hiçbir doğruluk payı taşımamaktadır.
Örneğin, bir sahte medyum, mağduruna çeşitli ritüeller ve işlem süreçleri sunarak, insanları psikolojik olarak baskı altına almayı amaçlamakta. Söz konusu dolandırıcı, mağdurun kendisine güven duymasını sağlamak için genellikle şu ifadeleri kullanır: "Sizde görünen karamsar aura, birinin size büyü yaptığını gösteriyor. Ancak doğru tedavi yöntemleri ile bu durumu tersine çevirebilirim." Bu tür manipülasyonlarla genellikle birkaç yüz TL veya daha fazlasını, 'ritüel için gerekli malzemelere' harcadıkları gerekçesiyle dolandırıcıya kaptırıyorlar.
Yani, sahte medyumlar kimlerden oluşur? Bu sorunun yanıtı oldukça geniş bir kitlenin brainwashing metodları ile bireyleri manipüle etmek için bir araya geldiğine işaret ediyor. Çoğunlukla geçmişte dolandırıcılık suçlarından sabıkalı kişiler, bu işin içinde yer alıyor. Özellikle yüksek stresle karşılaşan ya da hayatlarında ciddi bunalımda olan bireyleri seçerek, duygusal durumda öne çıkan zayıflıkları sorgulayan dolandırıcılar, başarılı olduklarında, ürün veya hizmet karşılığında rahatlıkla para talep edebiliyorlar.
Bu tür dolandırıcılıkları önlemek için ilk adım, farkındalık oluşturmaktır. Sadece bu tür durumlardan haberdar olmak yeterli değil; aynı zamanda çevremizdeki insanları da bilgilendirmek önemlidir. Medya ve sosyal medya üzerinden yapılan bilgilendirme kampanyaları, dolandırıcılıkla mücadele kapsamında büyük önem taşıyor. Ayrıca, bu tür durumlarla karşılaşan kişilerin duygularını paylaşabilecekleri güvenilir platformlar oluşturulmalıdır.
Polis ve güvenlik güçleri de bu durumlarla ilgili ciddi adımlar atmaya başladı. Sahte medyumlarla ilgili şikayetlerin artması üzerine, ilgili birimlerin konu üzerinde daha fazla araştırma yapması ve tutuklamalar gerçekleştirmesi hedefleniyor. Özellikle dolandırıcılıkla ilgili yaptırımlar ve yasaların caydırıcılığı artırılmalıdır. Bu nedenle, sahte medyanın dokunulmazlık lezzetinde cinslerin sonlandırılması için herkesin işbirliği içerisinde olmasının önem taşıdığını vurgulamak gerekir.
Bu dolandırıcılık olayları, sadece kurbanlarını değil, aynı zamanda toplumu da olumsuz şekilde etkilemektedir. İnsanların kutsal inançları üzerinden yapılan bu aldatmacalar, toplumda güvensizliğe ve korkuya sebep olabilmektedir. Sonuç olarak, sahte medyumların kapılara dayanması ile yalnızca bireysel hayatlar değil, toplumsal güven de ciddi şekilde tehdit altındadır.
Dolandırıcıların tuzaklarına düşmemek için, her zaman akılcı ve mantıklı düşünme gereği vurgulanmalı, asla şüpheci yaklaşılmaması gereken durumlarla karşılaşıldığında yapılan araştırmalar neticesinde sağduyulu kararlar alınmalıdır. Gelecek nesillerin de bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak amacıyla, benzer olayların sıklıkla gündeme getirilmesine ve sürekli bilinçlendirme çalışmalarına tevessül edilmelidir. İçinde yaşadığımız dünyada, herkesin bilinçli ve alert olması gerekirken, birinin sahte medyumun tuzağına düşmemesi için her bireyin duyarlı bir tavır sergilemesi son derece önemlidir.